Güzel sanatlar, mimarlık ve kent tasarımı eğitimi alan genç mimar, sinestezi (birleşik duyu) özelliği dolayısıyla doku, görüntü ve renkleri duymak ya da sesleri şekillendirmek gibi farklı duyuları birbirine dönüştürebilme yeteneğini eserlerine yansıtıyormuş.
Bulut, bir yandan İstanbul'daki atölyesinde sanatsal projelerini yaparken diğer yandan da 7 senedir kurucusu olduğu mimarlık şirketindeki ekibiyle mesleki çalışmalarını yürütüyormuş.
Sanat anlayışını, enstalasyon çalışmalarını ve yeni projelerini, ekibimize anlatan Bulut, duyuları birleştirerek çalıştığını belirterek, "Resim, heykel, sesler, sözler ve binalar... Bunları birbirine çevirerek ilerlediğim bir sistemle tasarımlarımı kurguluyorum. Yaratıcının bir matematiği var ve bunun üzerinden sanat, mimarlık veya söylem üretmeye gayret ediyorum." diye konuşmuş.
Melek Zeynep Bulut, şehri açık bir laboratuvar gibi gördüğüne işaret ederek, "Vaktimin çoğu tarihi yarımadada geçiyor. Burada dokuları, binaları, insanları ve malzemeyi analiz ederek üretim yapıyorum. Malzemenin ruhuna, beraberinde ne olmak istediğine odaklanıyorum. Mesela ahşap dönmek, su akmak, taş durmak ister. Bu kimyaya uygun olarak malzemeyi ve varlığı yorumlamaya çalışıyorum." şeklinde açıklamalarda bulunmuş.